top of page
  • Muhammed Yakup Altun

İPSÖK VE SERMAYE ARTTIRIMI KARARI İLE İMTİYAZLI PAY SAHİPLERİNİN HAKLARININ İHLALİ

Bu makale T.C. Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Programı Anonim

Ortaklıklarda Sermaye Arttırımı Dersi Dönem İçi Ödevi olarak Av. Muhammed Yakup ALTUN tarafından 2021 yılında yazılmıştır(İSTANBUL). Tamamı için tıklayınız. Sayfa sonundaki uyarıyı mutlaka okuyunuz.

 

I. İMTİYAZLI PAYLAR


A. İMTİYAZ KAVRAMI VE İMTİYAZLI PAYLARIN ÖZELLİKLERİ


İmtiyaz kelimesi Arapça kökenli olup Türk Dil Kurumu tarafından “başkalarına tanınmayan özel, kişisel hak veya şart, ayrıcalık” olarak tanımlanmıştır[1]. Şirketler hukuku açısından ise imtiyaz, paylar arası eşitliği ortadan kaldırarak, üstün hak veya haklar olarak tanımlanabilir.


Anonim şirketlerde öngörülmüş çeşitli kanuni hakların temelinde yer alan pay kavramı ile pay sahibinin sahip olduğu haklar tespit edilir. Kural olarak her pay sahibi şirket sermayesine katılımı oranında değişen haklara sahip olur[2]. Buna anonim şirketlerde “oransallık ilkesi” denir. İmtiyazlar bu ilkeden sapılarak kurulurlar.


Kanunumuzda imtiyazın tanımı madde 478/2’ de “imtiyaz; kâr payı, tasfiye payı, rüçhan ve oy hakkı gibi haklarda, paya tanınan üstün bir hak veya kanunda öngörülmemiş yeni bir pay sahipliği hakkıdır” şeklinde yapılmıştır. Fıkrada geçen üstünlük adi paya nazarandır. Üstün hak kavramı ile imtiyazlı payların sahiplerine, adi payların sahiplerine tanınan haklara oranla daha fazla pay sahipliği hakkının tanınmış olacağı belirtilmektedir. Maddenin gerekçesinde açıkça belirtildiği üzere “üstün” kelimesi imtiyazlı paylara hiyerarşik bir üstünlük tanımamaktadır.


Tanımın yapıldığı bu maddeyi ve gerekçesini incelediğimizde imtiyazlı payların aşağıdaki özelliklere sahip olduğu anlaşılmaktadır;


1. İmtiyaz Paya Tanınır


İmtiyaz kural olarak paya tanınır ve paya bağlıdır. Paya değil de kişilere ve ya makamlara bağlanan haklar ve yetkiler TTK’ ya göre imtiyaz değildir[3]. Eski TTK döneminde de bu kural geçerliydi. 6102 s. yeni TTK ise bu kurala istisna getirmiştir. İstisnası TTK m.478/3 ün atfı üzere TTK m.360’ ta yer alır. Maddeye göre “belirli pay gruplarına, özellik ve nitelikleriyle belirli bir grup oluşturan pay sahiplerine ve azlığa yönetim kurulunda temsil edilme hakkı tanınabilir” Burada pay değil, pay sahibinin niteliği imtiyazın şartı olmaktadır[4]. Maddeden anlaşılması gereken A ve B diye gruplaştırılmamış bir paylar kümesine örneğin bayiler, tahvil sahibi yan sanayi mensupları, şirketin tedarikçi sahibi gibi sıfatları taşıyan gruplara ve kanunen azlık hakları denilen hakları haiz ancak grup oluşturmayan “küme” ye yönetim kurulu üyeliği için bağlayıcı aday önerisinde bulunmak hakkının tanınabileceğidir[5].


2. İmtiyaz Sadece Esas Sözleşme ile Tanınabilir


TTK m.478/1 uyarınca imtiyaz ancak kuruluşta düzenlenen esas sözleşme ile ya da daha sonra yapılacak esas sözleşme değişiklikleriyle tanınabilir. Genel kurul ya da yönetim kurulu kararları ile imtiyaz oluşturulamaz. “Esas sözleşme değişiklerinde toplantı ve karar nisapları” nın düzenlendiği TTK m.421/3 uyarınca imtiyazlı payların oluşturulabilmesi için sermayenin en az yüzde yetmişbeşini oluşturan payların sahiplerinin veya temsilcilerinin olumlu oylarıyla alınır. Ayrıca TTK 460/4 uyarınca kayıtlı sermaye sistemini benimsemiş anonim şirketlerde yönetim kurulu, esas sözleşme ile yetkilendirilmişse imtiyazlı pay çıkarabilir.


3. Esas Sözleşmede İmtiyazın Konu ve Kapsamı Açıkça Belirtilmelidir


Esas sözleşmede sadece imtiyazın varlığın belirtilmiş olması örneğin esas sözleşeme de “payların yarısı imtiyazlıdır” şeklinde bir ifadenin yer alması imtiyaz tanınması için yeterli olmaz. İmtiyazın konusunun ve kapsamının örneğin rüçhan hakkında ya da kar payının dağıtılmasında imtiyaz tanınacaksa imtiyazın hangi paylara tanındığının ve hangi sırada ve oranda hak kazanıldığının esas sözleşmede belirtilmesi gerekir.


4. İmtiyazın Kanundan Veya Esas Sözleşmeden Kaynaklanan Bir Pay Sahipliği Hakkına İlişkin Olmalıdır ( İmtiyazların Konusu )

İmtiyazlı payları düzenleyen TTK m.478’ in ikinci fıkrasında “imtiyaz; kar payı, tasfiye payı, rüçhan ve oy hakkı gibi haklarda…” denmektedir. Şirketler hukukunda pay sahipliği hakları, malvarlıksal ve yönetsel haklar olarak ikili ayrıma tutulmaktadır. Malvarlıksal haklara; kar payı, tasfiye payı ve rüçhan hakkını örnek verebiliriz. Yönetsel haklara ise genel kurula katılma, oy hakkı, bilgi alma hakkı ve iptal davası açma hakkı gibi hakları örnek verilebilir. İmtiyazlar genellikle malvarlıksal haklar bakımından tanınmaktadır ancak bununla birlikte, TTK’ da yönetsel haklar kapsamında, TTK 479’ da oy hakkına[6] ve TTK m.360’ ta yönetim kurulunda temsil edilme hakkında imtiyaza yer verilmiştir[7]. Bu durum maddenin gerekçesinde “ imtiyaz esas itibarıyla malvarlığı haklarında tanınabilir” şeklinde ifade edilmiştir.


TTK’ nın 478/2 hükmünde geçen “gibi” ifadesi ile imtiyaz konusu olabilecek hakların sayılanlarla sınırlı olmadığını uygun düştüğü ölçüde başka haklarda da imtiyaz tanınabileceği anlaşılmaktadır. Bu sebeple bu bölümde imtiyaza konu olabilecek hakları sayarak bir sınırlama yapmak yerine imtiyaza konu olamayan hakları ve konu olup olamayacağı tartışmalı olan hakları kısaca belirtmekle yetineceğiz.


Adi paylara nazaran bir üstünlük yaratma imkânı bulunmayan haklarda imtiyaz olamaz[8]. Örneğin; genel kurula katılma, öneride bulunma, iptal davası gibi dava haklarında, bilgi alma, inceleme, denetleme gibi haklarda imtiyaz olamaz.


Öğretide, geciktirici şarta bağlı imtiyazın oluşturup oluşturulamayacağı, azınlığa tanınan genel kurulun toplantıya çağrılmasını talep hakkının TTK m.411/1’ de belirtilen oranlarının kanunun verdiği imkan nedeniyle azaltılması halinde farklı orandaki pay sahiplerine tanınan bu hakların imtiyaz olup olmadığı ve son olarak TTK 434/2 uyarınca esas sözleşme ile birden fazla paya sahip bazı pay sahiplerinin oylarının sınırlandırılması halinde diğer pay sahiplerinin imtiyazlı hale gelip gelmediği konuları tartışılmaktadır[9].


B- İMTİYAZIN YASAKLI OLDUĞU HALLER


TTK’ nın 478/4 hükmü uyarınca kamu tüzel kişileri ile kanunda tanımlanan tüzel kişilerin paydaşı oldukları şirketlerde sermayenin yarısından fazlasına tek başına veya birlikte sahip olmaları durumunda, kendi sahip oldukları paylara tesis edilebilecek imtiyazlar dışında diğer paylara, gruplara ya da azınlığa imtiyaz tesis edilemez.


II. İMTİYAZLARIN KORUNMASI ve İPSÖK


A- GENEL OLARAK


Esas sözleşme ile tanınan imtiyazlar TTK m.454 ile düzenlenmiş olan “imtiyazlı pay sahipleri özel kurulu” (İPSÖK) ile korunur. Maddeye göre “esas sözleşmenin değiştirilmesine, yönetim kuruluna sermayenin arttırılması konusunda yetki verilmesine dair kararıyla yönetim kurulunun sermayenin arttırılmasına ilişkin kararı imtiyazlı pay sahiplerinin haklarını ihlal edecek nitelikte ise bu karar anılan pay sahiplerinin yapacakları özel bir toplantıda, aşağıdaki hükümler uyarıca, alacakları bir kararla onanmadıkça uygulanamaz”.


İmtiyazlı pay sahiplerinin haklarının korunması kapsamında eTTK zamanında da TTK’ ya benzer olarak bir “imtiyazlı pay sahipleri genel kurulu” düzenlenmişti. Tekinalp, yeni düzenleme ile İPSÖK’ ün artık bahanelere meydan vermeyeceğini belirterek, eski düzenleme ile yeni düzenleme arasındaki farkları şu şekilde özetlemiştir ;

“- Artık İPSÖK vasıta edilerek AO’ nun sermayesini arttırması engellenemez.

- Yeni sistemde imtiyazları hangi kararların ihlal edebileceği açıkça belirlenmiştir.

- İPSÖK ya YK ya da onun takdir hakkını kötüye kullanılması halinde mahkemece toplantıya çağrılır, imtiyazlı pay sahiplerinin böyle bir yetkisi yoktur.

- TTK sisteminde toplantı nisabı farklıdır. GK’ da imtiyazlı payların sahipleri veya temsilcileri esas sözleşmenin değiştirilmesine İPSÖK’ ü gerektirmeyecek miktarda oy vermişlerse, İPSÖK toplantıya çağrılmaz; GK kararları icra edilir.

- Hangi konudaki imtiyaz ihlal edilmişse ona ilişkin İPSÖK toplanır, diğer konudaki imtiyazlar ihlal edilmediklerinden onlara ilişkin İPSÖK’ lerin toplanmasına gerek yoktur. Eski TTK’ daki gibi genel kurul denilmeyip özel kurul denilmesinin sebebi budur.

- İPSÖK’ te TTK’ nın 407. Maddesi çerçevesinde bakanlık temsilcisi de bulunur ve tutanağı imzalar.

- İPSÖK’ te GK karar onanmazsa, YK olumsuz oy veren imtiyazlı pay sahiplerine karşı onamama kararının iptalini isteyebilir”[10].

B- HUKUKİ NİTELİĞİ


İPSÖK’ lerin oluşması için ayrıca öngörülmeleri gerekmez, esas sözleşmede imtiyazların oluşturulmasıyla kendiliğinden oluşurlar. Her imtiyaza ilişkin, imtiyaza sahip pay gruplarının, kendi haklarına ilişkin ihlalin gerçekleşmesi durumunda toplanması ve karar alması gerekir.


İPSÖK’ ün hukuki niteliğine ilişkin doktrinde görüş birliği bulunmamaktadır. Pulaşlı, işlevi ve yetkisi dikkate alındığında İPSÖK’ ün bir iç organ olduğu ve sadece kendi imtiyaz hakları ile ilgili toplanıp karar alabilen, dar kapsamlı özel nitelikte genel kurul olduğunu ve yasal bir organ (emredici) olduğundan esas sözleşme ile kaldırılamayacağını belirtir[11]. Doktrindeki ağırlıklı görüşte bu yöndedir[12].


İPSÖK’ ün organ niteliğine ilişkin olarak aksi görüşte olan Tekinalp, özel kurulun anonim ortaklığın organı olarak kabul edilememesini, eTTK’ da ki “imtiyazlı pay sahipleri genel kurulu” ve TTK’ da ki “imtiyazlı pay sahipleri özel kurulunun farklılığına işaret ederek, özellikle özel kurulun, artık her sermaye artırımında toplanmamasına ve bir genel kurul niteliğinde olmamasına dayanarak açıklamıştır[13].


İPSÖK’ a ilişkin düzenlemelerin emredici olmadığı yönündeki aksi görüş ise özel kurulun bir iç organ olmaması nedeniyle, hakkındaki düzenlemelerin kamu düzeniyle ilgisi olmayan, aksi öngörülebilir hükümler olduğunu belirtmektedir[14].


Kanaatimizce özel kurul bir iç organdır ve kanundaki düzenlemeler emredici olduğu için esas sözleşme ile kaldırılamaz. Zira her ne kadar sürekli bir organ olmayıp, gerektiğinde toplanan bir organ olsa da, anonim şirketlerin karar organı olan genel kurulda böyle bir organdır ve iki kurulun arasındaki benzerliklerde dikkate alındığında İPSÖK kararları tüm şirketi ve dolayısıyla tüm pay sahiplerini etkilediği, toplantılarının peş peşe yapılmak suretiyle, gerektiğinde birinin diğerini tamamlayıcı olma niteliği, çağrılmasının yönetim kurulu tarafından icra edilmesi ve çağrılmaması halinde mahkemeden çağrının yapılabilmesi ve Bakanlık temsilcisinin hazır bulunması gerekliliği gibi özellikleri bu görüşümüzün dayanaklarıdır. Ayrıca anonim şirketlere ilişkin Kanun hükümlerinden ancak yine Kanunun izin vermesi halinde şaşılabileceğine ilişkin TTK m.340 hükmü uyarınca ve TTK m.454 ile, şirketin akıbeti için bir çok önemli kararda söz sahibi olan özel kurula ilişkin ayrıntılı düzenlemelerin yapılmışken, Kanunda bu düzenlemelerin aksi kararlaştırılabileceğine ilişkin bir açıklık ifade edilmemesi uyarınca, özel kurula ilişkin hükümlerin emredici hükümler olduğunu, esas sözleşme ile İPSÖK’ e dair ancak Kanun ile çelişmeyen düzenlemelerin getirilebileceği kanaatindeyiz. Hükmün kamu düzenine değil de, açıkça imtiyazlı pay sahiplerinin haklarının ihlaline ilişkin olması, TTK m.340 hükmünün açık ifadesinin varlığı ve emredicilikten anlaşılması gerekenin, aksinin kararlaştırılamaması olması nedeniyle kanaatimizi değiştirmemektedir.


C- ÖZEL KURULUN TOPLANMA NEDENLERİ


İmtiyazlı pay sahipleri özel kurulunun toplanması için iki şartın birlikte gerçekleşmesi gerekir. Bu şartlardan ilki imtiyazın varlığı ve imtiyazlı pay sahiplerinin haklarının ihlâl edilmesi, ikincisi ise özel kurulun onayına tabi bir kararın alınmış olmasıdır. İmtiyazlar yukarıda anlatıldığı için bu bölümde imtiyazların ihlali ve özel kurulun onayına tabi kararlar üzerinde durulacaktır.


1. Mevcut İmtiyazların İhlal Edilmesi


İPSÖK’ ün toplantıya çağrılabilmesi için anonim şirkette mevcut imtiyazların ihlal edilmiş olması gerekir. Bu durum TTK m. 454’de, genel kurulun esas sözleşmenin değiştirilmesine ve kayıtlı sermaye sisteminde sermayenin artırılması için yönetim kuruluna yetki verilmesine dair kararları ile yönetim kurulunun sermayenin artırılmasına ilişkin kararlarının, imtiyazlı pay sahiplerinin haklarını ihlâl eden nitelikte olduğunun tespit edilmesi halinde özel kurulun toplantıya çağrılır denilerek ifade edilmiştir.


İhlal kavramından anlaşılması gereken, genel kurul ya da yönetim kurulu tarafından yapılan değişiklik sonucu, mevcut imtiyaz hakları üzerinde olumsuz bir durumun ortaya çıkmasıdır[15]. İhlalin nasıl ortaya çıkabileceğine dair TTK’ da bir düzenleme bulunmamaktadır, yalnızca ihlal varsa İPSÖK toplanıp karar almalıdır demektedir. Bu sebeple her somut olayın özelliklerine göre ihlalin olup olmadığı ayrıca değerlendirilecektir.


İmtiyazın ihlal edilme şekiller başlıca şunlar olabilir; imtiyazın kaldırılması, sağladığı menfaatlerin azaltılması, imtiyazın kullanılamadığı kararların arttırılması, imtiyazın kullanılmasının veya menfaatin elde edilmesinin şarta bağlanması[16].


Bu olası ihlal şekillerine birer örnek verirsek; imtiyazın kaldırılmasına; bir şirkette A grubu payların sahip olduğu oyda imtiyazları kaldırılması ya da başka paylara bağlanmasını, imtiyazın sağladığı menfaatlerin azaltılmasına; imtiyaza sağlanan kar payından %9 oranında öncelikle yararlanma imtiyazında bu oranın düşürülmesi, imtiyazın kullanılamadığı kararların arttırılmasına; TTK m.480/3’ te yer alan oyda imtiyazın kullanılamayacağı kararlara yenilerinin eklenmesini, imtiyazın kullanılmasının ve ya menfaatinin elde edilmesinin şarta bağlanmasında ise rüçhan hakkının kullanılmasında sınırlama yokken, artık bu imtiyazın kullanılabilmesi için sermayenin 2 milyon TL’ den fazla olacak şekilde arttırılması gerekliliği kuralı gibi örnekler verilebilir.


Öğretide mevcut imtiyazların doğrudan ya da dolaylı olarak ihlal edilebileceği belirtilmektedir[17]. Doğrudan ihlal, imtiyazların esas sözleşme veya yönetim kurulu işlemi ile yapılan değişikliklerden doğrudan olumsuz etkilenmesidir ve daha çok imtiyazların kaldırılması veya sınırlandırılması şeklinde oluşur, imtiyazlı pay sahiplerinin hakları şüpheye yer bırakmayacak bir şekilde ihlal edilmiş olur[18]. Doğrudan ihlalde İPSÖK kararının aranacağından şüphe yoktur.


Dolaylı ihlal söz konusu olduğunda ise İPSÖK kararının alınmasının gerekip gerekmediği öğretide tartışmalıdır. Tekinalp dolaylı ihlalin olabileceğini özel kurulu toplanıp karar alabileceğini belirtmektedir, ancak burada “karar” ın kendisinin ihlalin sebebi niteliğini taşıması gerektiği, yoksa başka bir etken ihlale sebebiyet vermemelidir. Şu örneği verir; yapılan sermaye artırımında imtiyazlı pay sahiplerinin finansal olanaklarının yetersizliği nedeniyle artırıma katılamayacak olması ve dolayısıyla payının oranının ve aynı şekilde imtiyazının azalcak olması ihlal değildir, çünkü örnekteki sonuç imtiyazın ihlalinden değil, imtiyazlı pay sahibinin kişisel durumu nedeniyle sermaye artırımına katılamamasından kaynaklanmıştır[19]. Aksi görüşte olanlar ise ihlalin yalnızca doğrudan olabileceği kanaatindedir[20]. Kanaatimizce somut olayların niteliğine göre dolaylı ihlal halinde de özel kurul toplanmalı ve karar almalıdır. Örneğin yukarıdaki örnekte, sermaye artırımı zorunlu değilken[21] ve imtiyazlı pay sahibinin durumunu bilerek, şirketteki etkisini azaltmak amacıyla yapılmış bir sermaye artırımı varsa, burada dürüstlük kuralına da aykırı olacak şekilde bir ihlal vardır ve kanaatimizce imtiyazların korunması gerekir. Benzer bir şekilde karda imtiyazlı pay sahiplerinin haklarını ihlal etmek amacıyla gerekli olmadığı halde iç kaynaklardan sermaye artırımı yapılarak imtiyazların ihlal edilmesini örnek olarak verebilir.


Son olarak ihlalin varlığını kimin tespit edeceği sorusunu sorduğumuzda Kanunda bu konuda bir hüküm bulunmadığı görülmektedir. Kanun yalnızca ihlal halinde yönetim kurulunun İPSÖK’ ü çağıracağını düzenlemiştir. Yönetim kurulunun çağırmaması halinde ise sorumluluğu gündeme gelecektir. Kanun ayrıca bu durumu TTK m.454/2’ de şu şekilde düzenlemiştir “ Yönetim kurulu, en geç genel kurul kararının ilan edildiği tarihten itibaren bir ay içinde özel kurulu toplantıya çağırır. Aksi hâlde, her imtiyazlı pay sahibi yönetim kurulunun çağrı süresinin son gününden başlamak üzere, onbeş gün içinde, bu kurulun toplantıya çağrılmasını şirketin merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinden isteyebilir”. Ayrıca TTK 454/3 hükmü uyarınca özel kurul toplantısında imtiyazlı pay sahiplerinin haklarının ihlal edildiğine karar vermeleri halinde, bu kararı gerekçeli bir tutanakla düzenleyecekleri belirtilmiştir. Doktrinde görüş birliği bulunmamaktadır; bir görüş İPSÖK temsile yetkilidir derken bir başka görüş yönetim kurulu yetkilidir der, üçüncü bir görüş ise ikisininde yetkili olduğunu belirtmektedir[22]. Kanaatimizce tespiti yapacak olan İPSÖK’ tür. Zira imtiyazlarının ihlal edilip edilmediği konusunda karar alır ve tutanağa bağlarlar. Yönetim kurulunun buradaki rolü, ihlal durumunun söz konusu olduğu hallerde çağrıyı yapmaktadır aksi düşünüldüğünde, yönetim kurulunun ihlali tespit ettiği halde özel kurulu toplantıya çağırması ya da kendisinin zaten tespit ettiği ihlalin ardından çağrı üzerine özel kurulun “ihlal vardır” kararına karşı TMK 454/7 deki davayı açması gibi bir çelişki ortaya çıkabilmektedir.


2- Özel Kurulun Onayına Tabi Bir Kararın Bulunması


TTK m. 454 ile getirilen sistemde, İPSÖK’ün toplanması için, genel kurulca esas sözleşmeyi değiştirilmesine, sermayenin artırılması konusunda yönetim kuruluna yetki verilmesine ve yönetim kurulunun sermayenin artırılmasına ilişkin karar vermesine gerek vardır. Bunların dışındaki kararlar açısından açıklanmakta olan özel koruma devreye girmeyecek, ancak TTK m. 445 vd. maddelerindeki genel kurul kararlarının iptaline ilişkin genel hükümler gündeme gelebilecektir[23].


İPSÖK onayı, eTTK m. 389’da yalnızca genel kurulun esas sözleşme değişikliğine yönelik kararları ile eTTK m. 391’de ise ihlal şartı aranmadan tüm esas sermaye artırımları bakımından aranmaktaydı. TTK tasarısında da eTTK’da olduğu gibi yalnızca esas sözleşme değişikliğine ilişkin genel kurul kararlarının İPSÖK onayına tabi olduğu düzenlenmiş, sonradan sunulan önerge ile kayıtlı sermaye sisteminde de imtiyazlı pay sahiplerinin haklarının ihlal edilebileceği gerekçesine dayanılarak, yönetim kuruluna sermaye artırımı yetkisi verilmesine ilişkin genel kurul kararları ve yönetim kurulunun sermaye artırımı kararları TTK m. 454’e eklenmiştir[24].


Verilen bu genel bilginin ardından incelememizde “İPSÖK’ ün Toplanması ve Karar Alması”, “Kararların Hukuki Niteliği” ve “ Kararların Sakatlık Halleri” ne kısaca değinilecek ardından “Sermaye Artırımı Özelinde Özel Kurulun Onayına Tabi Kararlar” incelenecektir.


D. İPSÖK’ ün Toplanması ve Karar Alması


1. Toplantıya Çağrı


İPSÖK’ ü toplantıya çağırmaya kural olarak yönetim kurulu yetkilidir. Ancak TTK m.454/2 uyarınca genel kurul kararının ilan edildiği tarihten itibaren en geç bir ay içinde özel kurulu toplantıya çağırmazsa, çağrının yapılması mahkemeden istenebilir.


Düzenlemeden de anlaşıldığı gibi, özel kurulu toplantıya çağırmada öncelik, bir ay süreyle yönetim kuruluna verilmiştir. Ancak süre dolmasına rağmen bir çağrı yapılmamışsa, imtiyazlı pay sahiplerinden her biri, bir aylık sürenin bitiminden itibaren on beş gün içinde şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinden, kurulun toplantıya çağırılmasını isteyebilir. Çağrıya rağmen, süresi içinde özel kurul toplanamazsa, genel kurul kararı onaylanmış sayılır (TTK m.454/5).


Mahkemenin istemi kabul etmesi halinde çağrının nasıl yapılacağı Kanunda düzenlenmemiştir. Tekinalp burada, mahkemenin yönetim kurulunun takdir hakkını kötüye kullandığı sonucuna varması halinde ya yönetim kurulunun çağrıyı yapmasına karar verir ya da bu yetkiyi davacı pay sahibine veya bir kayyıma verir[25].


Çağrının şekli konusunda da Kanunda bir düzenleme bulunmamaktadır. Doktrinde bu durumda genel kurulu çağrının şeklini düzenleyen TTK m.420 ve BakTemYön m.10’ un uygulanabileceği belirtilmektedir[26]. Benzer şekilde çağrının içeriğine ilişkinde uygun düştüğü ölçüde genel kurula ilişkin hükümler uygulanacaktır. Ayrıca genel kurul gibi çarğısız toplantı şartlarının gerçekleşmesi halinde çağrısız toplantı yapabileceği belirtilmelidir (TTK m.416). Toplantının yeri ve süresi hakkında da genel kurula ilişkin hükümler kıyasen uygulanabilir.



2- Yetersayılar ve Karar Alınması


İPSÖK’ ün toplantı nisabı, imtiyazlı payları temsil eden sermayenin yüzde altmışı, karar nisabı ise toplantıda temsil edilen payların çoğunluğudur.


Toplantı sonucunda imtiyazlı pay sahipleri haklarının ihlal edildiği sonucuna varırsa bu karar gerekçeli bir tutanağa bağlanır. Bu tutanak TTK m.454/6 uyarınca toplantıda bulunan Bakanlık temsilcisi tarafından da imzalanır. Tutanağın on gün içerisinde şirket yönetim kuruluna teslimi zorunludur. Yönetim kuruluna tutanakla birlikte, genel kurulun kararının onaylanmasına olumsuz oy verenlerin çoğunluğunun adını, imzalarını ve yönetim kurulunun iptal davası açması ihtimaline karşılık, adreslerini içerir bir liste de verilir.


3- Toplantıya Gerek Olmayan Hal


TTK m. 454/4 uyarınca, imtiyazlı payların sahip veya temsilcileri, esas sözleşmenin değiştirilmesine, genel kurulda, yukarıda belirttiğimiz nisapla (imtiyazlı payların yüzde altmışının katılmış olması ve katılanların çoğunluğunun olumlu oyu) muvafakat etmişlerse ayrıca özel kurul toplantısı yapılmasına gerek yoktur.


E- İPSÖK KARARLARININ HUKUKİ ETKİSİ


İPSÖK kararlarının genel kurul ve yönetim kurulu kararları üzerindeki hukuki etkisi, ilgili kararların uygulanması bakımından büyük öneme sahiptir. Özel kurul kararlarının ilgili organ kararlarının geçerlilik ya da uygulama şartı oldukları konusunda iki farklı yaklaşım bulunmaktadır. Bu görüş farklılığı ile bağlantılı olarak özel kurul kararı alınana kadar geçen süreçte, genel kurul/yönetim kurulu kararlarının askıda hükümsüz olup olmadığı ve son olarak da özel kurul kararı alınmaksızın veya özel kurulun ret kararına rağmen genel kurul/yönetim kurulu kararının tescil edilmesi halinde ortaya çıkan hukuki durum önem arz eden konulardır[27]. Ancak bu konular ayrı bir inceleme konusu olup, incelememizi yapılma amacıyla sınırlı tutmak adına ayrıntıya girilmeyecektir.


F- İPSÖK KARARLARININ SAKATLIK HALLERİ


Özel kurul kararları ilgili bulundukları genel kurul kararlarından bağımsız niteliktedir. Eski TTK döneminde özel kurul kararlarının sakatlık hallerine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktaydı. TTK m.454/7’ de ise özel kurul kararlarının iptali özel olarak düzenlenmiştir. Ayrıca m.454/3 ile de özel kurul kararlarının alınmamış sayılması durumu düzenlenmiştir. Bunlar dışında özel kurula özel sakatlık durumu düzenlenmemiştir. Elbette ki özel kurul kararlarının genel hükümler uyarınca yokluk, butlan ve iptal edilebilirlikte söz konusu olabilecektir.


1- Kararın Alınmamış Sayılması


TTK m.454/3 uyarınca, özel kurulun kanunda öngörülen koşullara ve usule uygun olarak karar almaması halinde bu kararların alınmamış sayılacağını ve söz konusu genel kurul kararlarının uygulanacağını düzenlemiştir. Madde hükmü şöyledir; “Özel kurul imtiyazlı payları temsil eden sermayenin yüzde altmışının çoğunluğuyla toplanır ve toplantıda temsil edilen payların çoğunluğuyla karar alır. İmtiyazlı pay sahiplerinin haklarının ihlal edildiği sonucuna varılırsa karar gerekçeli bir tutanakla belirtilir. Tutanağın on gün içinde şirket yönetim kuruluna teslimi zorunludur. Tutanakla birlikte, genel kurul kararının onaylanmasına olumsuz oy verenlerin, en az nisabı oluşturan sayıda imzalarını içeren liste ile bu maddenin sekizinci fıkrası hükmü gereği açılabilecek dava için geçerli olmak üzere ortak bir tebligat adresi de yönetim kuruluna verilir. Tutanak, birlikte verilen bilgilerle beraber tescil ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edilir. Bu hükümdeki şartlara uyulmadığı takdirde özel kurul kararı alınmamış sayılır”


2- İptal Edilebilirlik


Yukarıda belirttiğimiz gibi eTTK döneminde İPSÖK kararları açısından özel bir sakatlık hali düzenlenmemişti. TTK’ da ise m. 454/7 hükmü ile özel kurulun kararlarının iptalinin istenebileceği belirtilmiştir. Ancak önemle belirtmek gerekir ki bu düzenleme belirli hallere ilişkin özel bir düzenleme olup, İPSÖK kararlarına karşı m.454’ te hüküm bulunmayan hallerde genel kurul kararlarının iptalini düzenleyen TTK m.445 ve 446 hükümleri uyarınca da iptal davası söz konusu olabilir. İncelememizce yalnızca m.454 uyarınca açılacak iptal davasına ana hatlarıyla değinilmekle yetinilecektir.


TTK’ nın 454/7-8 hükmü şöyledir; “Yönetim kurulu, özel kurulun onaylamama kararı aleyhine, karar tarihinden itibaren bir ay içinde, genel kurulun söz konusu kararının pay sahiplerinin haklarını ihlal etmediği gerekçesi ile, bu kararın iptali ile genel kurul kararının tescili davasını, şirketin merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinde açabilir. İptal davası, genel kurul kararının onaylanmasına olumsuz oy kullananlara karşı yöneltilir.”


Özel kurulun onaylamama[28] kararlarına karşı iptal davası ile aynı dilekçede genel kurul kararının tescili talebini ileri sürme hakkı münhasıran şirketin yönetim kuruluna verilmiştir, dolayısıyla davacı yönetim kuruludur.


Husumet, genel kurul kararının onaylanmasına olumsuz oy kullananlara karşı yöneltilir (m.454/8). Dolayısıyla davalı taraf olumsuz oy kullanan imtiyazlı pay sahipleridir.


Yetkili ve görevli mahkeme, şirketin merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesidir ve davanın tebligat adresi TTK m.456/3 uyarınca düzenlenen tutanakta belirtilen tebligat adresidir.


Davanın sebebi maddede sınırlı bir şekilde belirtilmiştir; imtiyazlı pay sahiplerinin haklarının ihlal edilmediğidir. Bu hüküm doktrinde tartışılmaktadır[29].


Yönetim kurulu açtığı davada “genel kurulun söz konusu kararının pay sahiplerinin haklarını ihlal etmediği” ni ispatlamalıdır. Yönetim kurulu anılan imtiyazın şirkete zarar verdiği, imtiyaz sahiplerinin onamama oyu vererek, oy haklarını TMK m.2’ ye aykırı şekilde kullandıklarını, kararın şirketin halka açılmasına veya yeni sermaye bulmasına engel olduğu şeklinde itirazlarda bulunamaz[30].


Özel kurulun onamama kararına karşı iptal davası için Kanunda bir aylık bir süre belirlenmiştir. Süre İPSÖK’ ün karar tarihinden itibaren işlemeye başlayacaktır.


Mahkemenin vereceği iptal kararının sonucu ile ilgili özel bir hüküm bulunmadığından, genel kurul kararlarının iptaline ilişkin TTK m. 450 kıyasen uygulama alanı bulacak ve iptal kararının kesinleşmesiyle birlikte, özel kurulda karara olumsuz oy verenler hakkında hüküm ifade edecek ve geriye etkili olarak bu kararı ve sonuçlarını ortadan kaldıracaktır[31] ve onaylanmayan genel kurul kararı TTK m.454/7 uyarınca tescil edilebilecektir.


3- Butlan


Butlan yani kesin hükümsüzlük, kurucu unsurları olan ancak geçerlilik şartlarından bir veya bir kaçının sağlanmamış olması sebebiyle hukuki işlemin baştan itibaren hüküm ifade etmemesine sebep olan ve geçerli halede getirilemeyen sakatlık halidir. Kanunda İPSÖK kararlarına özel bir butlan hali düzenlenmemiştir. Ancak maddenin geçerlilik unsuru olarak gördüğü hallerde, örneğin 454/6 da belirtildiği üzere Bakanlık temsilcisinin hazır bulunmaması hali gibi, butlan söz konusu olabilecektir. Bununla birlikte, doktrindeki hakim görüş özel kurul kararlarının genel kurul kararı niteliğinde olması nedeniyle, anılan kararlar bakımından TK m. 447’nin uygun düştüğü ölçüde uygulanması yönündedir[32]. Ayrıca TBK m.27 gibi diğer butlan halleri de duruma göre söz konusu olabilecektir.


4- Yokluk


Özel bir yokluk hali düzenlenmediği için genel hukuk kaideleri geçerli olacaktır. Hukuki işlemin kurucu unsurlarının bir veya birkaçının eksik bırakılmış olması halinde bu hukuk işlemi eksiklik nedeniyle hukuk aleminde hiç ortaya çıkmamış addedilir. Örneğin İPSÖK açısından karar alınabilmesi için kanunda öngörülen toplantı ve karar yetersayıları sağlanmadan karar alınmışsa ya da hiç karar alınmadan karar alınmışsa gibi gösterilmişse yokluk olacaktır.


III. SERMAYE ARTIRIMI ÖZELİNDE ÖZEL KURULUN ONAYINA TABİ KARARLAR


İPSÖK’ ün toplanması için, genel kurulca esas sözleşmeyi değiştirilmesine, sermayenin artırılması konusunda yönetim kuruluna yetki verilmesine ve yönetim kurulunun sermayenin artırılmasına ilişkin bir karar vermesine gerek olduğuna daha önce değinmiştik. Aşağıda sırayla bu kararlara değinilecektir.


A- ESAS SÖZLEŞMENİN DEĞİŞTİRİLMESİNE İLİŞKİN GENEL KURUL KARARLARI


Esas sözleşme değişiklik yapma yetkisi genel kurulun sahip olduğu devredilmez bir yetkidir. Genel kurulun esas sözleşmeyi değiştiren herhangi bir kararının imtiyazları ihlali ya başka bir esas sözleşme hükmünü doğrudan ya da dolaylı olarak değiştirmesiyle ya da doğrudan mevcut imtiyazı konu alan bir değişiklik yapmasıyla gerçekleşebilir[33]. Bu durumlarda TTK m.454 uyarınca imtiyazlı pay sahipleri özel kurulunun toplanması ve karar alması gerekecektir. Genel kurulda yapılacak esas sözleşme değişikliklerinden sermaye artırımı kararı, imtiyazların ihlaliyle en sık karşılaşılan kararlardır.


a- Sermayenin Arttırılması


Sermayenin arttırılması, yasada öngörülen usul izlenerek esas sözleşmedeki sermaye miktarının arttırılmasıdır[34]. Çeşitli sebeplerle bu sermayenin arttırılması gerekebilir. Bu artırımın türleri; esas sermaye sisteminde sermayenin artırımı, kayıtlı sermaye sisteminde sermayenin artırımı ve şarta bağlı sermaye artırımıdır.


Esas sermaye sisteminde sermayenin artırımı yetkisi genel kuruldadır. Eski TTK döneminde sermaye artırımı kararı, imtiyazların sağladığı hakları ihlâl edip etmemesine bakılmaksızın, kanun gereği, imtiyazlı pay sahipleri özel kurulunun onayına tabi tutulmaktaydı. Doktrinde bunun doğruluğunu savunan yazarlar bulunduğu gibi, esas sermaye artırımına ilişkin genel kurul kararının ancak imtiyazları ihlâl etmesi halinde imtiyazlı pay sahipleri özel kurulunun toplanması gerektiğini savunanlar da olmuştur[35]. TTK’ da ise bu tartışma dikkate alınarak bu şekilde doğrudan bir hükme yer verilmemiştir.


Esas sermayenin arttırılması için esas sözleşme değişikliği gerektiğinden TTK m.454 uyarınca özel kurulun toplanması duruma göre gerekebilecektir. Burada yine kriter, imtiyazların ihlal edilip edilmediğidir.


Sermaye artırımının türlerine göre inceleme yaptığımız da; iç kaynaklardan sermaye artırımı durumunda kural olarak pay dengesi değişmeyeceğinden, imtiyazlı pay sahiplerinin haklarının ihlal edilmesi güçtür. Ancak yine de burada, kar payında imtiyaza sahip olanların imtiyaz haklarını ihlal etmek amacıyla, gerekli olmadığı halde iç kaynaklarda sermaye artırımı yapıldığında, imtiyazların ihlali gerçekleşeceğinden özel kurulun toplanması gerekeceği şeklinde bir örnek verebiliriz.


Dış kaynaklardan sermaye artırımı ise imtiyazların ihlal edilme olasılığı daha kuvvetlidir. Çünkü kaynaklar şirket malvarlığından sağlanmayıp, dışardan sağlanmaktadır ve sermaye artarken imtiyazlı payların oranı azalabilir. Uygulamada en çok sermaye artırımının iyiniyetli olarak yapılmadığı durumlar, özel kurul onayının aranması bakımından önem arz etmektedir. Özellikle çoğunluk paya sahip olan pay sahiplerinin, şirketin ihtiyacı olmadığı halde azınlık pay sahiplerinin paylarını eritmek amacıyla sermaye artırımına başvurdukları görülmektedir. Bu durumda elbette genel hükümlere başvurarak sermaye artırımına ilişkin genel kurul kararının iptali sağlanabilir[36]. Bununla birlikte, imtiyazlı pay sahiplerinin haklarının ihlal edilmesi söz konusu ise ayrıca özel kurul kararının aranması gereklidir.


Şartlı sermaye artırımı, pay senetleri ile değiştirilebilir tahvil ihracında ve çalışanlara dönük yapılabilecek sermaye artırımlarında, alıcının değiştirme ve alım haklarını kullanmasına bağlı olarak yapılabilecek bir sermaye artırımı sistemidir. Şarta bağlı sermaye artırımında, şirkette mevcut imtiyazlarla aynı konuda imtiyaz tanınması halinde ihlal gündeme gelebilir. Örneğin, oyda imtiyazlı payların mevcut olduğu bir şirkette, yapılan şarta bağlı sermaye artırımı ile birlikte yeni oyda imtiyazlı payların tanınması halinde, oyda imtiyazlı payların etkisi azalır ve doğrudan ihlal söz konusu olur. Böyle bir durumda oyda imtiyazlı pay sahiplerinin onayının alınması gerekir[37].


Kayıtlı sermaye sisteminde yapılacak artırımlar, kanunda ayrıca sayıldığı için aşağıda ayrı bir başlık altında incelenecektir.


B- YÖNETİM KURULUNA SERMAYENİN ARTIRILMASI KONUSUNDA YETKİ VERİLMESİ KARARI


Kayıtlı sermaye sistemi, esas sermaye sistemindeki genel kurula bağlı hantal yapıya alternatif olarak, uygulamanın ihtiyaçları dikkate alınarak oluşturulmuş bir sistemdir. Burada yönetim ve temsil organı olan yönetim kuruluna, başlangıçta belirlenen veya sonradan genel kurul tarafından değiştirilen tavan sermaye miktarı sınırları içinde sermayenin artırılması ve pay ihdas etme yetkisi verilmektedir. Kanunda ayrıca sayılmıştır.


Bir anonim şirkette esas sermaye sisteminden kayıtlı sermaye sistemine Bakanlıktan izin alındıktan sonra genel kurul kararıyla geçilir. Bu karar ile gerekli diğer kayıtlar yanında yönetim kuruluna imtiyazlı pay çıkarma yetkisi de verilebilir (Bkz. Halka Açık Olmayan Şirketlerde Kayıtlı Sermaye Sistemine İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ m.6/3) Bu yetki mevcut imtiyazlı payların haklarını ihlal edebilir[38].


C- KAYITLI SERMAYE SİSTEMİNDE YÖNETİM KURULUNUN SERMAYEYİ ARTTIRMA KARARI


Kayıtlı sermaye sisteminin tanımı yukarıda yapılmıştır. TTK’ nın getirdiği yeniliklerden biri olarak, bu sistem hem halka açık olan hem de halka kapalı olan anonim şirketlerde uygulanabilmektedir. Burada yine bir sermaye artırımı olacağı için kanun koyucu yukarıda da bahsettiğimiz endişeler ile yönetim kurulunca kayıtlı sermaye sistemi içerisinde artırım yapıldığında imtiyazlı payların korunması gerektiğini öngörmüştür.


Kayıtlı sermaye sistemine ilişkin düzenlemeler yalnızca TTK’ da yer almamakta, SerPK’ da da bir çok önemli hükümler bulunmaktadır. İnceleme konumuz bakımından SerPK m.18/4’ e değinmemiz gerekmektedir. Hüküm şöyledir; “imtiyazlı payların varlığı hâlinde bu madde kapsamında yapılacak esas sözleşme değişikliğine ilişkin genel kurul kararları, imtiyazlı pay sahipleri özel kurulunca 6102 sayılı Kanunun 454 üncü maddesindeki esaslara göre onaylanır. Şu kadar ki, ortaklıkların kayıtlı sermaye tavanı dâhilindeki sermaye artırımlarında ayrıca imtiyazlı pay sahipleri özel kurulu kararı aranmaz”. Bu hüküm ile kayıtlı sermaye sisteminde, kayıtlı sermaye tavanına kadar yönetim kurulunca yapılacak sermaye artırımlarında İPSÖK kararının aranmayacağı açıkça düzenlenmiştir.


TTK m.454/1 ile SerPK m.18/4 arasındaki çelişki öğretide tartışma konusu olmuştur. Bahtiyar, TTK 454’ e göre her bir artırımda onay aranmasının kayıtlı sermaye sisteminin pratik faydalarını azaltacağını, nitekim Hala Açık Şirketlerde Kayıtlı Sermaye Sistemine İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ’ de yönetim kuruluna verilen yetki süresinin uzatılması ve tavan yükseltmeler için yapılacak esas sözleşme değişikliklerinde, hakların ihlal edilecek nitelikte olması şartıyla, değişikliğin özel kurulca onayı öngörülmüşken sistem içi artırımlarda onaydan söz edilmediğini belirterek TTK’ da ki bu hükmün gereksiz olduğunu ve ayrıca SerPK 18/4 hükmünün isabetli bir hüküm olduğunu belirtir[39]. Doktrindeki ağırlıklı görüşte bu yöndedir.


Aksi yöndeki görüş ise tavan kapsamında yapılan artırımlarda da imtiyazlı pay sahiplerinin haklarının ihlal edilebileceğini, özellikle yönetim kuruluna yeni imtiyazlı pay çıkarma yetkisinin tanınması halinde imtiyazlı pay sahiplerinin haklarının ihlal edilebileceğini, bu nedenle özel kurul onayının aranması gerektiğini belirtmiştir[40].


Kanaatimiz doktrindeki ağırlıklı görüş ile aynı yöndedir. Zira zaten doğru olarak yönetim kuruluna sermayenin artırılması konusunda yetki verildiğinde, ihlal olması durumunda, özel kurulun toplanacağı düzenlenmişken, her sistem içi artırımda, imtiyazı ihlal niteliği söz konusuysa, özel kurulun tekrardan gündeme gelecek olması, kayıtlı sermaye sisteminden beklenen faydayı azaltacaktır. Bu nedenle SerPK m.18/4 hükmünün daha isabetli bir düzenleme olduğunu düşünmekteyiz.


SONUÇ


İncelememizde öncelikle imtiyazlı pay kavramı incelenmiş, imtiyazlı payların adi paylara nazaran bazı malvarlıksal ve yönetsel haklarda üstün hak sağladığından bahsedilerek bu hakların aslında kural olarak paya bağlı haklar olduğu belirtilmiştir. Esas sözleşme ile tanınabilen bu imtiyazların ihlal edilmesi halinde Kanunda imtiyazlı paylar sahipleri özel kurulu düzenlenmiştir.


İmtiyazların korunmasında eTTK’ da düzenlenmeyip, öğreti ve uygulamayla yön verilen bazı konuların TTK nın kapsamına dahil edildiği ve bazı iyileştirmelerin yapıldığı görülmektedir. Bunlar arasında önemli sayılan birkaç tanesi şunlardır; İPSÖK sermaye artırımlarına düzenli bir engel olmaktan çıkarılmıştır, toplantıya ilişkin daha ayrıntılı düzenlemeler yapılarak bir çok soru işareti giderilmiştir, genel kurul kararının onanmaması durumunda yönetim kurulunun onamama kararının iptalini isteyebileceği düzenlenmiştir.


İmtiyazların esas sözleşmede düzenlenmesiyle İPSÖK’ ler kendiliğinden ve tanınan imtiyaza göre oluşur. Her imtiyaza ilişkin, imtiyaza sahip pay gruplarının, kendi haklarına ilişkin ihlalin gerçekleşmesi durumunda toplanması ve karar alması gerekir. Niteliği konusunda doktrinde farklı görüşler ortaya konulmuştur. Bizim görüşümüz iç organ niteliğinde olduğudur. Bu kararımıza, şirketin karar organı olan genel kurulun ardından tüm şirketi ve pay sahiplerini etkileyen kararlar alması ve diğer bazı özellikleri etki etmiştir.


Toplantı ve karar nisabı kanunda açıkça belirtilmiştir. Eski TTK’ dan olmayan ancak tartışılan bir konuyu, yani aranan yeter sayıların özel kurula gerek kalmadan, zaten genel kurulda karar alınırken sağlanmış olması durumunda ne olacağı konusunu TTK düzenlemiştir ve bu durumda özel kurul toplantısına gerek olmadığına hükmetmiştir.


Mevcut imtiyazların ihlali ve bu ihlalin kanunda belirtilen özel kurul onayına tabi kararlardan olması halinde kanundaki usulle toplanıp karar alacaktır. TTK m.454/3’ te sayılan usullere uyulmaması halinde Kanun katı davranmış ve kararların alınmamış sayılacağını düzenlemiştir. Kanunda ayrıca özel bir sakatlık hali düzenlenmiştir; yönetim kurulu TTK m.454/7 uyarınca özel kurul kararlarının iptalini dava edebilecektir.


Özel kurulun onayına tabi kararlar incelenmiş, uygulamada sermayenin artırılması kararları nedeniyle imtiyazların ihlaline daha sık karşılaşıldığı tespit edilmiştir. Bu ihlaller daha çok genel kurul kararı ile yapılan dış kaynaklardan sermaye artırımı ile gerçekleşmektedir. Ancak iç kaynaklardan yapılan sermaye artırımı ile şarta bağlı sermaye artırımı hallerinde de imtiyazların ihlali söz konusu olabilecektir.


Hem halka açık olan hem de açık olmayan şirketlerde kayıtlı sermaye sistemine geçilebilmekte olup TTK bu sistemde, yönetim kurulunun sistem içi her artırımında, imtiyazları ihlal edici nitelikte olması halinde, İPSÖK’ ün karar alması gerektiğini öngörmüştür. SerPK hükümleri saklıdır. SerPK uyarınca ise sistem içi artırmalarda İPSÖK kararına gerek yoktur. Kanaatimizce TTK hükmü isabetsiz bir düzenlemedir zira hem genel kurulun, yönetim kuruluna sermayenin artırılması konusunda yetki verilmesi dair kararıyla imtiyazların ihlali ve özel kurulun karar alması ihtimali Kanunda açıkça düzenlenmiştir hem de her sistem içi sermaye artırımında, imtiyazı ihlal niteliği olması halinde, özel kurulun karar alması gerekliliği kayıtlı sermaye sisteminde beklenen faydayı azaltacaktır.


[1] https://sozluk.gov.tr, 05.05.2021 [2] Hasan PULAŞLI, Şirketler Hukuku Şerhi, Adalet Yayınevi, 2018, 41. Anonim Şirketlerde Pay ve Pay Senetleri, N 78. [3] TEKİNALP (Poroy/Çamoğlu), Ortaklıklar Hukuku I, Vedat Kitapçılık, 2019, s.637 [4] Hasan PULAŞLI, Şirketler Hukuku Şerhi, Adalet Yayınevi, 2018, 41. Anonim Şirketlerde Pay ve Pay Senetleri, N 82. [5] TEKİNALP (Poroy/Çamoğlu), Ortaklıklar Hukuku I, Vedat Kitapçılık, 2019, s.638 [6] Ülkemizde en çok oy hakkına imtiyaza rastlanmaktadır (Mehmet BAHTİYAR, Ortaklıklar Hukuku, 14.Baskı, Beta Yayınevi, 2020, s.167). Çalışmamızın kapsamını gereksiz genişletmemek adına oy hakkında imtiyaz konusu ayrıca incelenmeyecektir. [7] Betül AKTAŞ, İmtiyazlı Pay Sahipleri Özel Kurulu, Doktora Tezi, Galatasaray Üniversitesi, 2018, s.31 [8] TEKİNALP (Poroy/Çamoğlu), Ortaklıklar Hukuku I, Vedat Kitapçılık, 2019, s.636 [9] İnceleme konumuzun dışına çıkmamak için detaya yer verilmemiştir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Hasan PULAŞLI, Şirketler Hukuku Şerhi, Adalet Yayınevi, 2018, 41. Anonim Şirketlerde Pay ve Pay Senetleri, N 141-145. [10] TEKİNALP (Poroy/Çamoğlu), Ortaklıklar Hukuku I, Vedat Kitapçılık, 2019, s.641-642 [11] Hasan PULAŞLI, Şirketler Hukuku Şerhi, Adalet Yayınevi, 2018, 41. Anonim Şirketlerde Pay ve Pay Senetleri, N 150. [12] Serkan TURGUT, Anonim Şirketlerde İmtiyazlı Pay Sahiplerinin Haklarının Korunması, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, 2019, s.44 [13] Betül AKTAŞ, İmtiyazlı Pay Sahipleri Özel Kurulu, Doktora Tezi, Galatasaray Üniversitesi, 2018, s.70 [14] Betül AKTAŞ, İmtiyazlı Pay Sahipleri Özel Kurulu, Doktora Tezi, Galatasaray Üniversitesi, 2018, s.73 [15] Betül AKTAŞ, İmtiyazlı Pay Sahipleri Özel Kurulu, Doktora Tezi, Galatasaray Üniversitesi, 2018, s.94 [16] TEKİNALP (Poroy/Çamoğlu), Ortaklıklar Hukuku I, Vedat Kitapçılık, 2019, s.643 [17] TEKİNALP (Poroy/Çamoğlu), Ortaklıklar Hukuku I, Vedat Kitapçılık, 2019, s.643 [18] Betül AKTAŞ, İmtiyazlı Pay Sahipleri Özel Kurulu, Doktora Tezi, Galatasaray Üniversitesi, 2018, s.99-102 [19] TEKİNALP (Poroy/Çamoğlu), Ortaklıklar Hukuku I, Vedat Kitapçılık, 2019, s.644 [20] Betül AKTAŞ, İmtiyazlı Pay Sahipleri Özel Kurulu, Doktora Tezi, Galatasaray Üniversitesi, 2018, s.101 [21] Hasan PULAŞLI, Şirketler Hukuku Şerhi, Adalet Yayınevi, 2018, 41. Anonim Şirketlerde Pay ve Pay Senetleri, Özel Kurul Kararına Gerek Olmayan Haller, N 162. [22] Betül AKTAŞ, İmtiyazlı Pay Sahipleri Özel Kurulu, Doktora Tezi, Galatasaray Üniversitesi, 2018, s.101 [23] Serkan TURGUT, Anonim Şirketlerde İmtiyazlı Pay Sahiplerinin Haklarının Korunması, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, 2019, s.53 [24] Betül AKTAŞ, İmtiyazlı Pay Sahipleri Özel Kurulu, Doktora Tezi, Galatasaray Üniversitesi, 2018, s.116 [25] Detaylı bilgi için bkz. TEKİNALP (Poroy/Çamoğlu), Ortaklıklar Hukuku I, Vedat Kitapçılık, 2019, s.644 [26] Serkan TURGUT, Anonim Şirketlerde İmtiyazlı Pay Sahiplerinin Haklarının Korunması, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, 2019, s.75 [27] Betül AKTAŞ, İmtiyazlı Pay Sahipleri Özel Kurulu, Doktora Tezi, Galatasaray Üniversitesi, 2018, s.201 [28] Tekinalp, onaylama kararına karşı iptal davasının kapısının TTK ile kapandığını, ancak bu karara karşı butlanın tespiti davasının açılabileceğini belirtir. Bkz. TEKİNALP (Poroy/Çamoğlu), Ortaklıklar Hukuku I, Vedat Kitapçılık, 2019, s.646 [29] Ayrıntılı bilgi için bkz. Betül AKTAŞ, İmtiyazlı Pay Sahipleri Özel Kurulu, Doktora Tezi, Galatasaray Üniversitesi, 2018, s.233-236 [30] TEKİNALP (Poroy/Çamoğlu), Ortaklıklar Hukuku I, Vedat Kitapçılık, 2019, s.646 [31] Serkan TURGUT, Anonim Şirketlerde İmtiyazlı Pay Sahiplerinin Haklarının Korunması, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, 2019, s.106 [32] Betül AKTAŞ, İmtiyazlı Pay Sahipleri Özel Kurulu, Doktora Tezi, Galatasaray Üniversitesi, 2018, s.223 vd. [33] TEKİNALP (Poroy/Çamoğlu), Ortaklıklar Hukuku I, Vedat Kitapçılık, 2019, s.642 [34] Hasan PULAŞLI, Şirketler Hukuku Şerhi, Adalet Yayınevi, 2018, 54. Genel Olarak Esas Sözleşme Değişiklikleri, N 21. [35] Ayrıntılı bilgi için bkz. Serkan TURGUT, Anonim Şirketlerde İmtiyazlı Pay Sahiplerinin Haklarının Korunması, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, 2019, s.54 [36] Betül AKTAŞ, İmtiyazlı Pay Sahipleri Özel Kurulu, Doktora Tezi, Galatasaray Üniversitesi, 2018, s.116 [37] Betül AKTAŞ, İmtiyazlı Pay Sahipleri Özel Kurulu, Doktora Tezi, Galatasaray Üniversitesi, 2018, s.120 [38] TEKİNALP (Poroy/Çamoğlu), Ortaklıklar Hukuku I, Vedat Kitapçılık, 2019, s.643 [39] Mehmet BAHTİYAR, Ortaklıklar Hukuku, 14.Baskı, Beta Yayınevi, 2020, s.282-283 [40] Betül AKTAŞ, İmtiyazlı Pay Sahipleri Özel Kurulu, Doktora Tezi, Galatasaray Üniversitesi, 2018, s.126



UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı yazar olarak gösterilen kişiye aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Kaynak gösterilse dahi yazılarımızın tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Kısmi alıntılar FSEK ve akademik yazım tekniklerine uygun olarak atıf yapılması ve aktif site URL’ sine yer verilmesi şartıyla yapılabilir. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka mecralarda yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır.

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page